İşsizlik

Kapitalist ekonomilerde işsizlik, çoğu zaman bireysel başarısızlık olarak sunulsa da, esasen sistemin yapısal bir sorunudur. Karl Marx’ın tanımıyla kapitalizmin doğasında var olan "yedek sanayi ordusu", sermayenin emek üzerindeki kontrolünü sürdürmek için işsizliği sürekli üretir. Türkiye özelinde bakıldığında, özellikle üniversite mezunları arasındaki işsizlik oranlarının her geçen yıl artması, kamuya girişte kullanılan KPSS gibi sınavların yapay bir rekabet yaratması ve özel sektörde asgari ücrete mahkûm edilen milyonlar, işsizliğin sadece bireysel değil, köklü yapısal bir problem olduğunu göstermektedir.

Bu yazıda Türkiye’deki işsizlik sorununu sosyalist bir perspektiften ele alacak; işsizliğin yapısal niteliğini, işçilerin düşük ücretlere mahkûm edilme sürecini, gençlerin ve üniversite mezunlarının içine itildiği çıkmazı inceleyeceğiz. Ayrıca KPSS ve benzeri sınav sistemlerinin işlevsizliğini de bu çerçevede değerlendireceğiz.

1. İşsizliğin Sistemsel Niteliği: “Yedek Sanayi Ordusu”

Karl Marx, Kapital adlı eserinde işsizliği kapitalist üretim biçiminin ayrılmaz bir parçası olarak tanımlar. “Yedek sanayi ordusu” olarak adlandırılan bu işsiz kesim, sistem tarafından sürekli olarak yeniden üretilir. Bu durum sadece üretim esnasında maliyetleri düşürmekle kalmaz; aynı zamanda çalışan kesimi “yerine biri gelir” tehdidiyle terbiye eder. Türkiye’de işsizlik oranları düşse bile geniş tanımlı işsiz sayısı 8 milyonu aşmakta, genç işsizliği ise %30’lara varmaktadır.

(Marx, K., 1867. Das Kapital, Cilt I)

2. Türkiye’de Neoliberal Politikalar ve Asgari Ücret Gerçeği

1980 sonrası uygulanan neoliberal politikalarla birlikte Türkiye'de kamusal istihdam daraltılmış, kamu iktisadi teşebbüsleri özelleştirilmiş, sendikal faaliyetler zayıflatılmış ve işçi sınıfı parçalanmıştır. 2000’li yıllarda hız kazanan bu süreçle birlikte, özel sektördeki milyonlarca işçi asgari ücret ya da biraz üzeri maaşla çalışmaya zorlanmaktadır. Türkiye’de asgari ücret, çoğu Avrupa ülkesinin tersine bir "taban" değil, fiilen ortalama ücret haline gelmiştir. Bu da işsizliğin yalnızca “çalışmama hali” değil, düşük ücretli çalışmaya razı olma hali olarak işlev gördüğünü ortaya koymaktadır.

3. KPSS, SKS ve Üniversite Mezunu İşsizliği: Umutsuzluk Üretim Mekanizmaları

Türkiye’de üniversite mezunu işsizliği her geçen yıl artmakta; gençler eğitimle iş bulma arasındaki bağı kaybetmektedir. Yükseköğretim Kurulu (YÖK) 2023 verilerine göre Türkiye’de yılda yaklaşık 900 bin öğrenci üniversite mezunu olmakta, ancak bu mezunların önemli bir kısmı işsiz kalmakta ya da diplomalarıyla ilgisi olmayan düşük ücretli işlerde çalışmaktadır.

KPSS, SKS ve benzeri sınav sistemleri kamu istihdamını "objektifleştirme" iddiası taşırken, gerçekte umutsuzluk ve yılgınlık üretim mekanizmasına dönüşmüştür. Her yıl milyonlarca genç KPSS’ye hazırlanmakta, ancak sınırlı sayıda kadroya erişebilmektedir. Bu durum gençlerde kronik bir gelecek kaygısı yaratmakta, aynı zamanda özel sektöre mahkûm olmalarına neden olmaktadır. KPSS başarısızlığı bireyin değil, sistemin arz-talep planlaması yapmamasının bir sonucudur.

Bu çerçevede sosyalist düşünür Guy Standing'in "prekarya" (güvencesiz emek sınıfı) kavramı önemlidir. Türkiye'deki gençler artık ne kamuda ne özelde güvenceli işe kavuşamamakta, sosyal yardımlara bağımlı ya da aileye mahkûm bireyler haline gelmektedir.

(Standing, G., 2011. The Precariat)

4. İşsizlik: İşçileri Düşük Ücretlere Razı Etmenin Aracı

Kapitalist düzende işsizlik, aynı zamanda çalışanları disiplin altında tutmanın bir yöntemidir. Yüksek işsizlik oranı, çalışan kesim üzerinde sürekli bir “yerine biri gelir” baskısı oluşturur. Bu durum, özellikle sendikal mücadele ve ücret artışı taleplerinin bastırılmasına neden olur.

Türkiye’de özel sektörde sendikalaşma oranı %10’un altındadır. Bunun başlıca nedeni işsizliğin yarattığı korkudur. Emekçilerin mücadele edememesinin sebebi bireysel korkular değil, sistemsel baskı düzeninin kurgulanmış olmasıdır.

David Harvey’in belirttiği gibi:

“Kapitalizm, işsizliği yönetilmesi gereken bir sorun değil, kullanılması gereken bir araç olarak görür.”
(Harvey, D., 2010. The Enigma of Capital)

5. Bireysel Başarısızlık mı, Sistemsel Kriz mi?

Kapitalist ideoloji, işsizliği bireyin başarısızlığı olarak yansıtır: yeterince çalışmadın, kendini geliştirmedin, rekabet edemedin. Oysa aynı anda milyonlarca kişi işsizse bu bireysel değil, sistemsel bir sorundur. Türkiye’de üniversite mezunlarının KPSS’ye yıllarca hazırlanıp atanamaması, temizlik işçiliği ya da kuryelik yapmaları gibi örnekler, yükseköğretimin istihdamla bağının koparıldığını açıkça göstermektedir. Bu gerçeklik, emek piyasasının ihtiyacına göre planlanmayan ve “eğitimli işsizler ordusu”na dönüşen gençlerin varlığını kalıcılaştırmaktadır.

Sonuç

Türkiye’de işsizlik sorunu, yalnızca ekonomik değil; sosyal, siyasal ve kültürel boyutları olan, yapısal bir problemdir. Bu sorunu bireysel tembellik ya da beceri eksikliğiyle açıklamak, hem yanlış hem de adaletsizdir. İşsizliğin, özellikle genç nüfus ve üniversite mezunları arasında bu denli yaygın hale gelmesi, üretim ve istihdam politikalarının toplum yararı yerine piyasa dinamiklerine göre şekillendiğini göstermektedir.

KPSS ve benzeri sınav sistemleri, kamuya erişimin adaletli ve şeffaf yolları olmaktan çıkmış; sınırlı sayıda pozisyon için milyonlarca insanın yıllarca umut tüketmesine neden olan araçlara dönüşmüştür. Bu süreçte işsizlik, sadece gelir kaybı değil; aynı zamanda özgüven kaybı, sosyal dışlanma ve umutsuzluk üretmektedir.

Sosyalist perspektif, bu durumu tesadüf değil, sistemin mantıklı ve planlı bir sonucu olarak görür. Kapitalist sistem, işsizliği hem bir disiplin aracı hem de yedek işgücü deposu olarak kullanır. Dolayısıyla işsizliğe karşı verilecek mücadele, yalnızca iş yaratma değil; aynı zamanda üretimin halk yararına planlandığı, emeğin değer gördüğü, eğitimin gerçek anlamda istihdamla bütünleştiği alternatif bir ekonomik ve toplumsal düzenin inşasını gerektirir.

Bu düzen değişmeden, işsizlik yalnızca istatistiklerde oynanan bir sayı olmaya devam edecek; emeğiyle geçinenler ise her zaman sistemin yükünü taşımaya mecbur bırakılacaktır.