Sevgilim Senin İyiliğin İçin

Kadının ne giymesi gerektiğine dair fikir beyan etmekten kendini alamayan erkeklerin sesi, çoğu zaman sevgi, kaygı ve koruma kılığına bürünür. “Biz sadece onun iyiliğini istiyoruz,” derler. “Biz erkekleri tanıyoruz, böyle giyinirse başına kötü bir şey gelir.”

Söylenişi yumuşaktır belki, ama taşıdığı anlam ağırdır:
Kadın hâlâ kendi bedeninin, kendi güvenliğinin ve kendi kararlarının öznesi değilmiş gibi konuşulur.
Bu söylem, kadının bilgi ve deneyim birikimini görmezden gelen, onun yaşadıklarını yok sayan bir üstten bakışın tezahürüdür. Ve en hafif tabirle: hadsizliktir.

Zira bir erkeğin, bir kadına nasıl giyinmesi gerektiğini öğretmeye çalışması, Amerika’yı yeniden keşfetmek gibidir.
Kadınlar, hangi sokakta, hangi bakışta, hangi kelimede neyin gizli olduğunu çoktan keşfetmiştir.
Bedenlerinin neye maruz kalabileceğini bir erkeğin teorik sezgilerinden değil, kendi yaşanmışlıklarından bilirler.
Sokak lambalarının altından nasıl geçileceğini, metroda hangi vagona binileceğini, telefonun kamerasını nasıl gizlice açacaklarını, ne zaman susacaklarını, ne zaman hızlı adımlarla uzaklaşacaklarını hesaplamayı çoktan öğrenmişlerdir. Çünkü buna mecbur bırakılmışlardır. Erkeklerin akıl vermeye kalktığı o ‘korunma stratejileri’, kadınlar için hayatta kalmanın ta kendisidir.

Ancak erkek, bunu görmez. Ya da görmek istemez.
Kendi deneyimini evrensel bilgi zanneder.
Kadına söylenen her “şöyle giyinme”, “böyle yapma”, “dikkat et” cümlesi, aslında onun yaşam bilgeliğine karşı bir inkâr biçimidir.
Erkek, kadınları tanıdığı iddiasıyla değil, erkekleri tanıdığı bahanesiyle konuşur; fakat bu konuşma, faile değil mağdura yönelir.
Faili eğitmek, dönüştürmek, sorgulamak yerine; mağdurun kendini daha da küçültmesini, görünmezleşmesini ister.
Bu, tacizi önlemek değil, yalnızca alanı daraltmaktır.

Asıl sorulması gereken soru şudur:
Kadınlar zaten yıllardır bu tehlikenin içinde yaşıyorken, şimdi neden bir erkeğin “aklına” ya da “rehberliğine” ihtiyaç duysunlar?
Bir ömür boyunca pusulası kendi iç sesine dönük yürümüş bir kadına, yol tarif etmek kibir değil de nedir?

Kadının giydiği eteğe, açtığı düğmeye, sürdüğü ruja müdahale eden her "iyi niyetli" akıl, özünde bir tahakküm biçimidir. Ve bu tahakküm, kadını savunmaz aksine; yaralı, yılgın ve yalnız bırakır.
Gerçek destek, bir kadının ne yapacağını söylemek değil, onun zaten ne yaptığını ve bunu nasıl başardığını fark etmekle başlar.

Kadınlar korunmaya değil, inanılmaya, sevilmeye ve saygı görmeye ihtiyaç duyarlar.
Onlara akıl vermeyin. Onların aklı, sizinkinden yorgun ama çok daha keskindir.