Yoldaşlık Manifestosu: Kadının Kurtuluşu, Sınıfın Kurtuluşudur


Kadınlar zincirlerini kırmadıkça, devrim yalnızca bir yarım cümledir.
— Alexandra Kollontai

I. Zincirin Başlangıcı


İnsanlığın ilk köleliği, kadının köleliğiydi.
Tarihin her döneminde kadın emeği, görünmez ama vazgeçilmez bir motor olarak kullanıldı.
Evdeki emeği ücretsiz, fabrikadaki emeği ucuz, duygusal emeği sınırsız kılındı.
Böylece patriyarka yalnızca bir kültür değil, kapitalizmin yeniden üretim mekanizması hâline geldi.

Bu düzen, erkeğe iktidar verirken ondan insanlığını çaldı;
kadına sabır öğretirken ondan özgürlüğünü aldı.
Ama aslında ikisi de aynı zincirin halkalarıydı:
Biri zinciri taşıyan, diğeri zincirle taşınandı.


II. Burjuva Feminizmin Maskesi


Burjuva feminizmi, bu zinciri cilaladı.
Kadınları “cam tavanı kırmaya” çağırdı, ama camı üreten sistemi sorgulamadı.
Temsilde eşitliği savundu, ama mülkiyetteki eşitsizliği görmezden geldi.
Böylece özgürlük, seçkin bir azınlığın vitrininde parlayan bir aksesuar hâline geldi.

“Kadın kardeşliği” adı altında sınıflar arasındaki fark silindi.
Burjuva kadın, ezilmişliğini bir ahlaki tema olarak kullandı,
ama emeğin zincirini sorgulamadı.
Kreş hakkı isterken, o kreşte düşük ücretle çalışan kadını görmedi.
Yönetim masasında sandalye isterken,
o masayı ayakta tutan elleri unuttu.

Bu yüzden kadın kardeşliği, sınıf bilincinden koparıldığında bir yanılsamadır.
Gerçek dayanışma, cinsiyetin değil, sınıfın ortak çıkarında yeşerir.


III. Erkek Yoldaşın Görevi


Proleter erkek, kadın kurtuluşunda dışarıdan seyirci değil,
tarihin borçlu tanığı ve devrimin sorumlu yoldaşıdır.
Ama bu yoldaşlık, söz almak değil, alan açmak demektir.
Susmak değil, suskunluğu anlamak; konuşmak değil, dinlemeyi öğrenmek demektir.

Erkek yoldaş bilir ki, patriyarka onun sınıf bilincini de boğar.
Erkeğin iktidarı, sermayenin oyuncağıdır.
Evde “reis”, işte “kul” olur;
kadına hükmederken, patronun önünde eğilir.
Bu çelişki, sınıf mücadelesinin önündeki en sinsi engeldir.

Lenin, Clara Zetkin’e şöyle demişti:
 “Kadın kitleleri devrimde yer almadıkça, devrim yalnızca bir taslaktır.”
Erkek yoldaşın görevi;
kadının özgürlüğünü “lütfetmek” değil,
onunla birlikte zinciri kırmaktır.


IV. Kadın Yoldaşın Sesi


Kadın yoldaşın mücadelesi yalnızca cinsiyetin değil, sınıfın yüreğinde atar.
Onun özgürlüğü, işyerinde eşit maaşla değil, emeğin sömürüsünün sonuyla gelir.
Çünkü kadın bedeni, kapitalizmin ilk fabrikasıdır;
yeniden üretim orada başlar, sistem oradan güç alır.

Silvia Federici şöyle der:
 “Kapitalizm, kadınların bedenini üretim aracı, duygularını ücretsiz emek kaynağı yaptı.”
Kadın kurtuluşu, bu fabrikanın kapılarını devrimci bir biçimde kapatmaktır.
Ve o kapı kapandığında, bütün üretim biçimleri sarsılır.


V. Kimlik Siyasetinin Tuzakları


Bugünün dünyası, sömürüyü kimliklerin arkasına saklıyor.
Cinsiyet, yönelim, renk, ulus — hepsi gerçek acıların adı ama
her biri, sermayenin ustaca kullandığı bir ayrışma aracı hâline getirildi.
Temsilde eşitlik vaadiyle, sistemin özüne dokunmadan vitrin değiştiriliyor.

Sosyalist feminizm, bu tuzağı reddeder.
Kadın, erkek, LGBTİ+, cis, trans fark etmez —
özgürlük, ancak üretim ilişkileri değiştiğinde anlam kazanır.
Kimliklerin duvarlarını yıkmadan, sınıfın köprüsü kurulmaz.


VI. Sınıf Kardeşliği: Gerçek Dayanışmanın Adı


Proleter cis erkek, kadın kurtuluşunda
burjuva kadından daha güvenilir bir yoldaştır —
çünkü onun da zinciri aynı demirdendir.

Burjuva kadın, erkek egemenliğinden yara alır ama sistemden beslenir.
Proleter erkek, patriyarkanın ayrıcalığından pay alır ama sistemin kırbacını da sırtında taşır.
Onları birbirine düşüren, cinsiyet değil, mülkiyettir.
Ve bu mülkiyet, kurtuluşun önündeki tek gerçek engeldir.

Bu yüzden biz diyoruz ki:

“Kadın kardeşliği değil, sınıf kardeşliği!”
Kadınlar ve erkekler, emekçiler olarak birleştikçe,
sınıf bilinci cinsiyetin ötesinde bir özgürlük doğuracaktır.
Kadın özgürleştiğinde erkek insanlaşacak,
ve insanlık ilk kez bütünlüğünü kazanacaktır.


VII. Çağrımız


Biz, erkek yoldaşlar olarak itiraf ediyoruz:
Tarih boyunca biz konuştuk, siz susturuldukça biz büyüdük.
Şimdi o sessizliğin bedelini anlamak zorundayız.
Bizim görevimiz, kadın yoldaşın önünde yürümek değil;
onunla yan yana, bazen bir adım geride yürümektir.

Patriyarka yıkılmadan sınıf kurtulmaz.
Cinsiyet zincirleri kırılmadan emek zinciri çözülmez.
Bu yüzden mücadelemiz müşterektir:
Kadın özgürlüğü sınıf mücadelesinin kalbidir;
erkek yoldaşın sessizliği değil, dayanışması gereklidir.


VIII. Son Söz


"Kadının zinciri, erkeğin boynundadır;
biri çözülmeden diğeri nefes alamaz."
— Lise Vogel

Biz aynı zincirin farklı halkalarıyız.
Bizi ayıran cinsiyet değil, üretim düzenidir.
Ve o düzen yıkıldığında, ne erkek ne kadın;
yalnızca insan kalacaktır — eşit, özgür, dayanışma içinde.

O gün geldiğinde, 8 Mart yalnızca kadınların değil,
bütün insanlığın bayramı olacaktır.
Çünkü o gün, insan nihayet insana eşit olacaktır.

Bu yazılar ücretsiz ama emek istiyor. Bir kahveyle destek olabilirsiniz.