Uygur Sorunu Üzerine Sosyalist Bir Analiz: Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı, Han Milliyetçiliği ve ÇKP'nin Yozlaşması

Giriş

Doğu Türkistan ya da Çin’in resmî söylemiyle "Sincan Uygur Özerk Bölgesi", yirmi birinci yüzyılın en tartışmalı politik alanlarından biri hâline gelmiştir. Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) uyguladığı baskıcı asimilasyon politikaları, küresel ölçekte insan hakları ihlali olarak gündeme gelirken, Batı emperyalizmi bu meseleyi kendi jeopolitik çıkarları doğrultusunda araçsallaştırmaktadır. Bu bağlamda, sorunu hem emperyalist manipülasyonlardan bağımsız hem de Marksist-Leninist teorinin ulusların kendi kaderini tayin hakkı ilkesiyle uyumlu biçimde ele almak gerekir.

Bu çalışma, Simon Gilbert’in "China, the Uyghurs and the Left" makalesinden hareketle, ÇKP’nin tarihsel ve ideolojik dönüşümünü, Han milliyetçiliği temelinde yürütülen asimilasyon politikalarını ve sosyalist enternasyonalizmin uğradığı krizi tartışmaktadır.

1. Tarihsel Arka Plan: Devrimci İdeallerden Devlet Kapitalizmine

Çin Komünist Partisi, kuruluş sürecinde Leninist çizgiyi takip ederek ulusal azınlıkların kendi kaderini tayin hakkını teorik olarak tanımıştı. 1930 tarihli parti kararı, çoğunluğu Çinli olmayan bölgelerdeki emekçi kitlelerin bağımsızlık kararı alma hakkını açıkça ifade etmekteydi. Ancak bu ilke, 1949 Devrimi sonrasında hızla terk edilmiştir. Mao Zedong’un ifadesiyle Çin, “geniş bir toprak, zengin kaynaklar ve büyük bir nüfus”a sahip bir ülkeydi; ancak bu zenginliğin paylaşımı Han ulusu lehine biçimlenmişti.

Deng Xiaoping döneminde başlatılan ekonomik reformlar, ÇKP’yi devrimci bir işçi partisi olmaktan çıkarıp bürokratik devlet kapitalizminin temsilcisine dönüştürdü. Sosyalist eşitlik ideali, yerini kalkınmacı milliyetçiliğe bıraktı. Uygur, Tibetli ve Moğol halklarının yaşadığı bölgeler, Çin’in iç sanayisine hammadde sağlayan iç sömürge alanları hâline geldi.

2. Han Milliyetçiliği ve Asimilasyon Politikaları

ÇKP’nin ideolojik söyleminde “ulusal birlik” ve “kalkınma” retoriği, sınıf eşitliğinin yerini aldı. Özellikle Xi Jinping döneminde, “tek kültür, tek dil” politikası yeni bir resmî ideolojiye dönüştü. 2011’de geliştirilen "İkinci Nesil Etnik Politika" kavramı, azınlıklara tanınan kültürel özerkliğin kaldırılması gerektiğini savunarak Han şovenizmini kurumsallaştırdı.

Bu politikaların pratik karşılığı, Uygurların:

  • Anadil eğitiminin kaldırılması,
  • Dini kurumlarının kapatılması,
  • Kitle gözetim sistemleriyle kontrol altına alınması,
  • "Çalışma kampları" adı altında zorunlu emek sistemlerine tabi tutulmasıdır.

Bu durum, Lenin’in “büyük ulus şovenizmi” olarak tanımladığı baskı biçiminin doğrudan karşılığıdır. Sosyalist bir devlette değil, merkezî bir etno-kapitalist devlet yapısında yaşandığı açıktır.

3. Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı Bağlamında Uygurlar

Lenin’in 1916’da kaleme aldığı "Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı" broşürü, ulusal baskı altındaki halkların özgürlük mücadelesini proleter devrimin ayrılmaz parçası olarak tanımlar. Bu hak, bir ulusun ayrılma veya bağımsızlık talebinde bulunabilmesini meşru kılar. Bu nedenle, sosyalist bir perspektiften bakıldığında, Uygur halkının bağımsızlık veya özerklik talebi, Çin’in ulusal birliğini tehdit eden bir unsur değil, devrimci demokratik bir taleptir.

Ancak bu hak, emperyalist güçlerin çıkar savaşlarında araçsallaştırılmamalıdır. Lenin’in ifadesiyle:

“Bir ulusun kurtuluş mücadelesi, başka bir emperyal gücün çıkarına hizmet edebilir; fakat bu, ezilen ulusun özgürlük hakkını reddetmemizi meşru kılmaz.”

Dolayısıyla, ABD ve müttefiklerinin Uygur meselesini Çin’e karşı kullanma girişimleri, bu mücadelenin meşruiyetini ortadan kaldırmaz — yalnızca onun uluslararası manipülasyonlara karşı korunması gerektiğini gösterir.

4. Sosyalist Otonomi ve Kültürel Hakların Yok Edilişi

Marksist-Leninist teoride özerklik, yalnızca idari bir statü değil, ekonomik, kültürel ve dilsel öz-yönetim anlamına gelir. Çin’deki “özerk bölgeler” (özellikle Sincan ve Tibet), bu tanımdan uzaktır. Bu bölgelerdeki yönetim kadroları büyük ölçüde Han kökenli parti sekreterlerinden oluşmaktadır. Yerel halk, kendi kaderini tayin etme hakkını fiilen kaybetmiştir.

Bu durum, Stalin’in ulus tanımındaki katılıktan da daha ileri bir merkezîleşmeye işaret eder: ulusun ekonomik yaşamı, dili ve kültürü üzerinde devlet denetimi tam hâkimiyet kurmuştur. Böylece, kültürel homojenlik adına sosyalist enternasyonalizm feda edilmiştir.

5. Enternasyonalizmin Krizi

Bugün Çin solu içinde bazı çevreler, özellikle Qiao Collective gibi yapılar, Uygur meselesine dair her eleştiriyi “ABD propagandası” olarak reddetmektedir. Bu tavır, kampçılık (campism) olarak adlandırılan, bir emperyal güce karşı diğerine koşulsuz destek verme eğiliminin tipik bir örneğidir. Oysa Marksist-Leninist enternasyonalizm, her iki kampı da eleştiren bağımsız bir sınıf perspektifi gerektirir.

Gerçek enternasyonalizm:

  • Hem ABD’nin emperyalist çıkar savaşlarına,
  • Hem Çin’in iç sömürgeciliğine karşı durmayı zorunlu kılar.

Bu bağlamda, Çinli işçilerin kurtuluşu da Uygur halkının özgürlüğüyle sıkı sıkıya bağlıdır. Marx’ın ünlü sözüyle:

“Bir ulusu köleleştiren ulus, kendi zincirini döver.”


Sonuç

Uygur halkına yönelik baskılar, Çin’in sosyalist birikimini değil, kapitalist modernleşme uğruna devrimci ideallerin yitimini temsil etmektedir. Sosyalizmin temel ilkesi olan eşitlik, kardeşlik ve özgürlük; ancak ulusların gönüllü birliğiyle mümkündür. Bu nedenle, sosyalist enternasyonalizm adına şu ilkeler savunulmalıdır:

  1. Uygur halkının tam kültürel, dilsel ve politik özerklik hakkı,

  2. Her tür zorla asimilasyon ve kamplaşma politikasının son bulması,

  3. Çinli işçilerin, ezilen uluslarla sınıf dayanışmasını yeniden inşa etmesi,

  4. Sosyalizmin Han milliyetçiliğinden arındırılmış, enternasyonalist bir çizgiye dönmesi.

Bu hedefler, yalnızca Uygur halkının değil, tüm insanlığın özgürleşmesi için zorunludur.

Kaynakça

  • Gilbert, Simon (2021). China, the Uyghurs and the Left. International Socialism Journal, Issue 172.
  • Lenin, V. I. (1916). Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı Üzerine. Collected Works, Cilt 22.
  • Marx, Karl (1870). The British Rule in Ireland. New York Daily Tribune.
  • Bukharin, N. (2003). Imperialism and World Economy. Monthly Review Press.
  • Mao, Zedong (1956). On the Ten Major Relationships. Pekin Yayınları.
  • Sorace, Christian (2020). “Undoing Lenin: Ethnic Policy in Contemporary China.” Critical Asian Studies.
  • Holdstock, Nick (2015). China’s Forgotten People: Xinjiang, Terror and the Chinese State. I.B. Tauris.
  • Roberts, Sean (2020). The War on the Uyghurs: China’s Internal Campaign against a Muslim Minority. Princeton University Press.
  • Becquelin, Nicolas (2004). “Staged Development in Xinjiang.” The China Quarterly, 178, 358–378.

  • Rudelson, Justin (1997). Oasis Identities: Uyghur Nationalism along China’s Silk Road. Columbia University Press.

Bu yazılar ücretsiz ama emek istiyor. Bir kahveyle destek olabilirsiniz.