Demokrasinin Maskesi: Sermayenin Tiyatrosu Bir perde açılıyor. Koca bir sahne. Işıklar halkın üzerine tutulmuş; “Egemenlik milletindir” deniliyor. Elimize bir oy pusulası tutuşturuluyor, sanki kaderimize hükmediyormuşuz gibi. Oysa bu yalnızca bir oyunun parçası. Demokrasinin adıyla oynanan bu tiyatroda, gerçek egemenlik sandığa hapsedilmiş bir yanılsamadır. Sokaklarda elleri nasırlı işçiler, tarlalarda sırtı yanmış köylüler, kalemiyle geçinmeye çalışan emekçiler var. Ama onların sesi, seçim meydanlarında duyulmuyor. Çünkü orada yalnızca para…
İnsan, evrendeki en kırılgan varlıklardan biridir. Bir felaket karşısında sarsılır, ölüm karşısında titrer, acı karşısında kıvranır. Ama yine de güler. Bazen kendine, bazen başkasına, çoğu zaman ise dünyaya güler. Çünkü insan, ruhundaki en karanlık çukurları kahkahayla kapatır. Birinin tökezleyip yere düşmesini izlerken yükselen kahkaha, aslında bir savunma refleksidir. Bedenin toprağa çarpan sesi, bize ölümün, yaralanmanın ya da düşkünlüğün hatırasını fısıldar. Ama bu hatıra bize ait değildir; biz ayaktayızdır. Güvendeyiz. Bu yüzden acı, ba…
Giriş Adalet, insanlık tarihinin en kadim ve evrensel taleplerinden biridir. İnsan toplumlarının ahlaki ve hukuki sistemlerinin merkezinde yer alan bu kavram, sadece bireyler arası ilişkileri düzenlemekle kalmaz, aynı zamanda insanın kozmosa ve Tanrı’ya yönelik beklentilerinde de temel bir rol oynar. Ancak beşerî düzlemde adaletin sürekli olarak ertelenmesi, çarpıtılması ya da tamamen yok sayılması, bu kavramı metafizik bir zemine taşımayı zorunlu kılar. Bu makale, cehennemi yalnızca bir cezalandırma yeri değil, adaletin ontolojik temsili ol…