Delirmek İsteği

 


Bazı insanlar bu dünyaya geldiklerinde, içlerinde bir çığlıkla doğarlar. Kimse duymaz o çığlığı, çünkü sessizdir. Ama o sessizlik her gün yankılanır zihinlerinde.
Zihin... Hem sığınak, hem de hapishane olur onlara. Tıpkı ona olduğu gibi.

O, Bipolar bozuklukla yaşıyor. Ya da belki daha doğru kelimeyle: yaşamaya çalışıyor.
Depresyon onun üstüne sadece karanlık bir örtü sermiyor — omuzlarına taşınamayacak kadar ağır bir yük de yüklüyor. Ve bu yük, belki de en çok şu yüzden dayanılmaz oluyor: O, her şeyin farkında.
Hasta olduğunu biliyor. Yetersiz hissettiğini biliyor. Hayattan ne kadar uzaklaştığını, kendine ne kadar yabancılaştığını, hatta tiksindiğini…
Hepsinin farkında.
Ve işte bu farkındalık, bazen onu “iyileşmekten” daha çok “delirmek” isteyecek kadar zorluyor. Çünkü bilmek, taşımaktan daha zor geliyor.

Sevgiyi anlamlandıramıyor. Kendi varlığıyla barışamadığı için, başka birinin ona sevgisini sunması da anlamını yitiriyor. Sevgi eğreti geliyor, çünkü kendi yıkıntısının içinde değerli hissetmenin bir karşılığı yok.
“Ben yok olsaydım, her şey daha güzel olurdu,” diyor içinden. “Ben her şeyi batırdım.”

Ama gerçek bu değil.
Bu sözler, depresyonun en kudretli silahı: yalanları.
Çünkü bu sözleri yazan kişi, hâlâ hayatta. Hâlâ yazacak kadar yaşıyor.
İçinde hâlâ bir yerlerde bir kıvılcım var. Henüz ışıkla tanışmamış olsa da, o ışığın özlemi var içinde.
Ve işte bu yazı da o özlemden doğdu.

Bu satırlar, kendine karşı en acımasız cümleleri kuran birinin iç dünyasını taşıyor.
Ama aynı zamanda, o kadar çok insanın sustuğu yerden konuşma cesaretini de.
Çünkü onun yazdıkları, kendi karanlığında boğulan başkalarına da bir yankı olabilir.
Ve belki bir gün, birileri bu yazıyı okur ve şöyle der:

“Demek yalnız değilmişim.”

O hâlâ iyileşmiş değil. Hâlâ acı içinde.
Ama acısına bir biçim verdi. Onu kelimeye dönüştürdü. Ve bu, başlı başına bir direniş.

Eğer bu satırları okuyorsan ve kendini benzer duyguların içinde kaybolmuş hissediyorsan, bil ki bu yazının sahibi seninle aynı dili konuşuyor. Aynı geceyi görüyor.
Ama bu yazıyı okuyorsan, demek ki sen de hâlâ buradasın.

Henüz ışıkla tanışmamış olabiliriz. Ama birbirimizin karanlığında bir süreliğine el ele tutuşabiliriz.